12 Kasım 2013 Salı

Dördüncü Kattan Düşüş

Soğuk. Çok soğuk. Odayı dolduran zifiri karanlıktan daha soğuk.

Oda büyük, belki yarım futbol sahası ölçülerinde. Bomboş. Tek bir mobilya, halı, avize ya da karanlıkta dolanırken insanın karşısına çıkabilecek hiçbir şey yok.

Ama oda, büyük ve boş ve karanlık olduğundan çok, soğuk.

Sıcakkanlı bir canlıyı en fazla bir saat içinde donduracak kadar soğuk ve tam olarak da bu soğuk onun uyuşturucusu. Doğanın son silahı, güçlü ve şanslı olanın bile hayatta kalmasına karşı kullandığı son silahı, piramidin ilk birkaç basamağındaki her şeye sahip olanları sendeleten basamak, o güne dek sahip olduğu her şeyi borçlu olduğuna inandığı aklını kandırmak bir yana, söz hakkı bile vermemiş o savunma mekanizmasına karşı koymaya çalışmasının son ürünü bu oda ve soğuk.

Her hafta Perşembe günü 10.06’da odanın kapısı açıp içeri giriyor, kapıyı arkasından kapatıp yürümeye başlıyor. Otuz iki adım düz, yirmi yedi adım sola sonra arkasına dönüp on iki adım sağ çaprazına... Adımlarının yönüne dikkat ederek ve sayarak ilerliyor bir süre ve sonra durup bekliyor. Kolundaki saatin alarmı 10.46’ya kurulu. Genelde 10.26 civarında soğuk, aklını bulandırıp düşünmesini engelleyecek, anılarını silikleştirecek kadar işlemiş oluyor vücuduna. 10.36 gibi de kaslarının kontrolü o kadar zorlaşıyor ki yürümek için olağanüstü bir çaba sarf etmesi gerekiyor. Karanlık ve soğuğun içinde, pes edip uyumak için kendini havadan daha soğuk zemine bıraktığı sırada saatin alarmı çalmaya başlıyor.

Bip. Bip. Bip.

Alarm önce kalp atışlarından daha hızlı ötüyor, sonra nabzı yetişiyor saate ve ardından öne geçiyor. Oyunu, işte böyle başlıyor. Artık hissetmediği uzuvların üzerinde sendeleyerek ilerlemeye çalışıyor. Geldiği adımları takip edecek kadar düşünemiyor, her şey içgüdülerine bağlı. Aklı, o sırada ismini hatırlayacak kadar bile çalışmıyor. Tek bir kuralı var ve buna gerçek anlamda hayatı pahasına uyuyor: bir duvara dokunduğunda ters yönde duvarı unutana kadar yürü. Bu, sadece birkaç adım demek. Kapıyı bulmak için on, en fazla on beş dakikası var.


Hiçbiri diğerinden daha doğru gelmeyen yönlere sendeleye sendeleye ilerlerken umutsuzluğun son anlarında kavradığı kapı kulbu, tekrar piramidin ilk basamağına düştüğünü gözüne soka soka mutlu ediyor onu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder